Kapadokya (III) – Zelve
Pazartesi, Ağustos 28, 2023
Bir önceki yazıda sabah serinliğinde başladığım Meskendir Vadisi’nin Kızılçukur ayrımına kadar olan kısmı yerini öğle sıcağına bıraktı. Çavuşin’e birkaç kilometre kaldığı için etrafla pek ilgilenmeden kendimi hızlıca köye atmaya çalıştım. Sıcağa denk gelmesinden olsa gerek burayı daha sonra gezip Paşabağları ve Zelve’ye devam etmeye karar verdim, gölgede bir kahve içip kalktım. Yanıma yeterince su alıp otostop ihtimallerini değerlendirecek şekilde yol kenarından yürümeye başladım. Yaklaşık iki kilometre boyunca hiçbir araca denk gelmeden Paşabağları’na vardım. Eskiden Rahipler Vadisi olarak anılan bu ören yerini biraz dinlenir gibi kısmen, yalandan dolaştım, ayran+gözleme takviyesi ardından Zelve’ye yine yol kenarından devam ettim. Öğle sıcağı tabi kimse gezmiyor, vadiye girene kadar yine araç denk gelmedi.
Kapadokya’nın bana göre en ilginç yerlerinden biri burası. Milattan önce 9. yüzyıldan, 1952 yılına kadar sürekli yerleşim görmüş. Hristiyanlığın bölgede ilk yayılmaya başladığı yer olarak belirtilmekte beraber, vadide bulunan Bizans Dönemi’nden kalan manastırın da bölgenin son terkedilen manastırı olduğu söylenmekte. 1950’li yıllarda Zelve Vadisi’ndeki erozyonun, yerleşim açısından tehlikeli bir duruma gelmesi sebebiyle köyün son sakinleri, vadinin yaklaşık iki kilometre kuzeydoğusundaki Aktepe Köyü’ne yerleştirilmeye başlanmış.
1967 yılında açık hava müzesine dönüştürülen köyde, önceleri vadileri birbirine bağlayan çok sayıda tünel yapısı bulunmaktaymış. Zaman içerisinde meydana gelen çöküntüler sebebiyle birçok geçiş günümüzde kapalı durumda. Bir yere varamayıp geri döndüğüm iki tünel haricinde yamaçlardaki patikalardan da diğer vadilere geçmek mümkün. Keşfetmeye meraklıysanız, burası bazı riskli kısımlar hariç devasa bir oyun alanı. Son vadide yer alan hem kaya oyması hem de kesme taşlardan inşa edilmiş, benzerlerine erken dönem Osmanlı mimarisinde karşılaşılan bir minareye sahip köyün camisi, yapı olarak günümüzde tek örnek. Caminin ön tarafı aynı zamanda eski köy meydanı ve hemen karşıda da bahse konu manastır yer alıyor.
Manastırın iç kısımlarına ilerlemek isterseniz oyukları kullanarak neredeyse düz duvara tırmanmanız gerekiyor. Güvercin yuvalarının sayıca fazla olduğu bu kısımda, özellikle Kapadokya’da dikkat çeken güvercin yuvaları mevzusuna kısaca değineyim. Çiftçilerin topraktan daha fazla verim almak amacıyla kullandığı güvercin gübresi geleneklerine dayanıyor. Gübrenin etkisini farkeden insanlar, kuşlardan daha düzenli ve kolay biçimde gübre toplayabilmek için yüksek kayalara oyulmuş odalar inşa etmişler. Güvercinlerin dikkatini çekebilmek için de giriş kapısı olarak bırakılan küçük deliklerin etrafını çeşitli motiflerle süslemiş, dış kısımlarına sürdükleri çeşitli kaygan karışımlarla da yabani hayvanların yuvalara tırmanmasını önlemişler. Zelve son terkedilen yerleşim olarak bu konu için güzel bir araştırma alanı.
Burada gezilebilecek neredeyse her yeri gezdim, tırmanılabilen her yere tırmandım, rahat 3-4 saat vakit geçirmişimdir. Kampa döndüğümde notunu aldığım değirmen taşını atladığımı farkettim, kısmet başka zamana. Meskendir ve Zelve tamamladığım müthiş verimli günün en kaymak kısmı, çadır komşularım olan Belçikalı ailenin karavanıyla kamp alanına geri dönmek oldu.
Yazının dördüncü bölümü; Kızıl Çukur
1 Yorum on “Kapadokya (III) – Zelve”
Geri izleme
Yorum Ekle