Elaia / Kazıkbağları

Çarşamba, Ocak 17, 2024

Bu hafta başında blog’u Reşadiye İskelesi‘nden Kazıkbağları’na sahilden ulaşma çabamızda bırakmıştık. Aşağı Şakran’daki Asar Taşı ile başlayan gezimizin üçüncü ve son bölümüne Elaia Antik Kenti ile devam ediyorum. Reşadiye’den Çanakkale-İzmir karayoluna doğru yürüyüp, bahçelerden, kıyılardan bir şekilde köyün girişine ulaştık. Bahçelerin arasında yürürken bize az gibi gelse de neredeyse iki kilometre yol yapmışız. Kazıkbağları girişinde soluklanırken yol kenarında fark ettiğimiz kahvehane, antik objelerden oluşan envanteriyle, muhtemelen George E. Bean’in Elaia notlarının yer aldığı Eski Çağda Ege Bölgesi kitabında bahsettiği mekandı. Kahve açık olsa, birer çay içip dinlenirken biraz laflardık, kısmet. Sahile doğru yürüdüğümüzü varsayarak köyün aşağısına doğru yürümeye başladık. Aşağı indiğimizde nispeten daha geniş toprak bir yol bizi karşıladı. Az evvel bahsettiğim kitapta yer alan Schuchhardt’ın Elaia Planı’na göre sağımızda kalan yükselti Elaia’nın akropol tepesiydi.

Mendireğe girmeden önce yer alan bu ara başlıkta size biraz Elaia’nın tarihinden bahsedeyim; Grekçe, zeytin anlamına gelen Elaia, günümüzde kentin kuzeyindeki Zeytindağ köyüyle bu ismi devam ettirmekte. Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası notlarında kentin, Menestheus ve beraberindeki Atinalılar tarafından kurulduğunu belirtmiştir. Aiol göçlerinden önce kurulması sebebiyle, Aiol şehirlerinin yer aldığı on iki kent birliğine dahil edilmeyen Elaia, Klasik dönemde önemsiz bir kent iken, Helenistik dönemde yükselmeye başlamış, Pergamon Krallığı döneminde ise en parlak dönemini yaşamış. Elaia, krallığın iskelesi olarak askeri ve ticari açıdan önemli bir konuma sahipken, Pergamon Krallığı’nın çöküşüyle beraber önemini yitirip, Erken Bizans dönemine dek aynı yerde sessiz bir şekilde varlığını sürdürmüş.

Kentin günümüze ulaşan en büyük kalıntısı olan liman mendireğine ulaşmak için akropol tepesinin karşısındaki kıvrımdan, şansımıza yeni kurumuş bataklıktan, sola döndük. Bakırçay havzasının zamanla limana doldurduğu alüvyonların içerisine gömülmüş mendirek, bu noktadan başlayarak yaklaşık iki yüz metre boyunca güneydoğu istikametine doğru devam ederek çamur içerisinde tekrar kaybolmakta. Aklımdayken, burayı ziyaret etmeden önce yakın zamanda yağmurun yağmamış ve denizin yükselmemiş olmasına dikkat etmek gerekiyor. Taşların üzerindeki bağlantı noktalarının detay fotoğrafları falan derken üzerinde epey vakit geçirdiğimiz mendirekten artık eve dönmek için son bir kez daha Kazıkbağları’na yürüdük. Yine kapalı olan kahvehanenin karşısındaki benzinliğe ait kafeteryada otobüs saatini beklerken içtiğimiz yorgunluk kahvelerimizle üç bölüme ayırdığımız 13.6 kilometrelik turumuzu sona erdirdik.

Birinci bölüm, Gavur Evleri / Asar Taşı – İkinci bölüm, Reşadiye İskelesi

Kaynaklar: Antik Çağda Ege Bölgesi – George E. BEAN – 1997 – Antik Anadolu Coğrafyası (XII-XIII-XIV) – STRABON – 2000 – Son Araştırmalar Işığında Elaia Antik Kenti ve Seramik Üretimi – Güler ATEŞ – 2017

2 Yorumlar on “Elaia / Kazıkbağları”

Yorum Ekle