Kyme

Çarşamba, Temmuz 17, 2024

Aliağa’daki Nemrut Limanı ortasında kalan konumu nedeniyle çevresindeki alan genişleme projelerinin ÇED raporlarıyla sıkça gündeme gelen Kyme’yi, sit statüsü düşürüldükten sonra, ne olur ne olmaz deyip fotoğraflamıştım. Strabon’a göre en büyük Aiol yerleşimi olan Kyme, muhtemelen görmediğimiz kısımlarıyla çevresindeki endüstri tesislerinin altındaydı. Belki de Strabon bu ifadeyi kullandığında henüz Aigai’ye gitmemiş, ya da ziyaret ettiği dönemde Aigai, Kyme kadar büyümemişti. Aklıma gelen bu fikirlerin bilimsel bir yanı yok tabii, teyide muhtaç bilgi. Aynı zamanda Strabon, meşhur Geographica notlarında Kaikos yani Bakırçay’dan bahsederken, Kyme ile Larissa (günümüzde Menemen’e bağlı Buruncuk Mahallesi) arasını 70 stadion, yani yaklaşık on-bir kilometre olarak tarif etmiş. 157 metre olarak kabul edilen birimle sağlamasını yaptığımızda mesafeler doğru. Bu da teyid edilebilen bilgi, Strabon’la ne alıp veremediğin var dediğinizi duyar gibiyim, sadece denk geldi.

Milattan önce dördüncü yüzyılda, Aiolis sınırları içerisinde yer alan Leukai, kentinin kurucusu Takhos’un ölümünden sonra Klazomenai ve Kyme arasında bir anlaşmazlığa yol açar. Bu arada Leukai, İzmir Kuş Cenneti’nde gezerken kuzey tarafına baktığınızda uzaklarda gördüğünüz tepe. Bu anlaşmazlık bir sonuca varamayınca iki kent, Delphi bilicilik merkezine danışır. Apollon rahipleri, kentte ilk önce hangi halk kurban keserse Leukai kentine onların sahip olacağı kehanetini taraflara iletir. Kymeliler Leukai’ye daha yakın bir konumda oldukları için kolaylıkla kazanacaklarını düşünürler ancak Klazomenai’nin bir koloni grubu Smyrna Körfezi’nin karşı kıyısından hızlıca geçerek Leukai’de ilk kurbanı keserler. Böylelikle Kyme, kent sınırlarına yakın bir bölgede önemli bir toprak kaybetmiş olur. Bu başarı her yıl kutlanan bir festivale dönüşür, bu da Leukai için bir başka yazının konusu.

Kyme, her ne kadar müthiş bir liman kendi olsa da, halkı ana geçim kaynağı olarak tarımla uğraşmış. Hatta antik kaynaklara göre, yerleşimin kurulmasından yaklaşık üç yüzyıl sonra liman vergisi almaya başlamaları alay konusu olmuş. Koloni faaliyetlerinde oldukça başarılı olan Kymeliler, Midilli de dahil olmak üzere çevrede otuz kent kurmuşlar. Strabon, bu otuz kenti de Kyme olarak değerlendirdiyse, pek tabii en büyük olabilir. Helenistik Dönemde, kentin limanı genişlerken, kentte tiyatro, anıtlar ve yeni yerleşim alanları inşa edilmiş.

Milattan sonra 17 yılında yakın komşusu Myrina’yı da etkileyen büyük depremle hasar gören Kyme, o dönemde Roma İmparatoru Tiberius’un yardım ettiği kentlerden. Aynı zamanda Hristiyanlığın resmi olarak kabulüyle birlikte bölgenin piskoposluk merkezlerinden olmuş. Yedinci yüzyılda büyük oranda terk edilen Kyme’de on üçüncü yüzyılda yalnızca liman civarındaki kale ve çevresinde yerleşim görmüş, kalenin 1415 yılında Osmanlılar tarafından ele geçirilmesiyle, kale çevresindeki yerleşim de son bulmuş.

Kyme’deki ilk kazı çalışmaları 1874 yılında Demosthenes Baltazzi tarafından başlatılmış, ileriki dönemde Güney Tepe olarak bilinen alanda yapılan sondaj çalışmalarıyla, arkaik ve geç geometrik döneme ait buluntulara rastlanmış. 1970’li yıllardan itibaren antik kent limanı ve çevresinde endüstri tesislerinin genişlemesiyle beraber, İzmir Müze Müdürlüğü’nce kurtarma çalışmalarına başlanmış. İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen neredeyse insan boyundaki tunç atlet heykeli, bu çalışamalar esnasında antik limanda bulunan nadir objelerden biri.

*Liman tesislerinin genişleme baskısı altında kalan Kyme ve çevresi için belirlenmiş 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı Statüsü, 28 Mart 2019 tarihinde, İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla 3. Dereceye düşürüldü.

Kaynak: Geographika-Strabon – KTB/İzmir KVKBKM – 2019

Yorum Ekle